Tema Vakfı: “Ülkemizin Yüzde 73,4’ü Çölleşme Tehlikesinde”
TEMA Vakfı, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nde Türkiye’nin yüzde 73,4’ünün çölleşme tehdidi altında olduğuna dikkat çekti. TEMA Vakfı Başkanı Deniz Ataç, “Çölleşmenin yıllık maliyeti ülkelerin gayri safi milli hasılasına (GSMH) oranı kadar. 4-8 tane olduğu tahmin ediliyor. Bu oranın daha da artacağı tahmin ediliyor. 2050’ye kadar yüzde 40’a ulaşmak. Çölleşme ile uğraşmak bugünün sorunlarını azaltmak ve geleceği kazanmaktır” dedi.
TEMA Vakfı, “17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü” kapsamında bugün bir açıklama yayınlayarak, Türkiye’nin yüzde 73,4’ünün çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu bildirdi. Gıda güvenliğini sağlamak, iklim değişikliğine karşı dirençli olmak ve kuraklıktan daha az etkilenmek için çölleşmeyle mücadelenin önemine vurgu yapan TEMA Vakfı Başkanı Deniz Ataç, “Çölleşmenin yıllık maliyetinin gayri safi milli hasılanın yüzde 4-8’i kadar olduğu tahmin ediliyor. 2050 yılında bu oranın yüzde 40’a ulaşacağı tahmin ediliyor. Çölleşme ile mücadele bugünün sorunlarını azaltmak, geleceği kazanmaktır” dedi.
“AFRİKA BÜYÜKLÜĞÜNDE TOPRAK VARLIĞI YOK OLDU”
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç şunları söyledi:
“Dünyadaki arazi tahribatının boyutu ürkütücü boyutlara ulaşıyor. 2019 BM Arazi Raporu’nda 30 milyon km2 yani yaklaşık Afrika kıtası büyüklüğünde arazi varlığının yok edildiği belirtiliyor. dünyanın yüzde 45’ini ve dünya nüfusunun 1/3’ünü oluşturan kurak alanlar.Zor koşullara uyum sağlamış ancak kırılgan bir ekosisteme sahip olan kurak alanlar, dünyadaki ekili tarım arazilerinin yüzde 44’ünü ve hayvancılığın yüzde 50’sini barındırıyor. • Terk edilmiş toprakların yüzde 87’sinin ana nedeni erozyon ve iklim değişikliği bu süreci hızlandırıyor.
“32 YILDA 7,5 İSTANBUL TARIM ALANINI KAYBEDİYORUZ”
Çölleşme nedeniyle tarım arazilerinde verimlilik azalmaktadır. Toprak verimliliğinin azalması doğal olarak ekonomik kayıplara da neden olur. Çölleşmenin yıllık maliyetinin ülkelerin gayri safi milli hasılasının (GSMH) yüzde 4-8’i kadar olduğu tahmin ediliyor. Bu oranın 2050 yılına kadar yüzde 40’a ulaşacağı iddia ediliyor. Bu durum; çölleşme, kuraklık, erozyon ve toprak bozulması ile uğraşmanın ne kadar değerli olduğunu ortaya koymaktadır.
Ülkemizin toplam %73,4’ü, yüzde 50,9’u orta, yüzde 22,5’i yüksek olmak üzere çölleşme tehdidi altındaki alanlardan oluşmaktadır. Erozyon, ülkemizde çölleşmenin önde gelen nedenlerinden biridir. Tarım alanlarının yüzde 39’unda, mera alanlarının yüzde 54’ünde erozyon görülüyor. Öte yandan büyüyen şehirler, verimli tarım alanlarının azalmasına neden oluyor. Tarım arazilerimiz 1990-2022 ortasında yaklaşık 4 milyon hektar azalarak 27,9 milyon hektardan 23,9 milyon hektara geriledi. Bu da yaklaşık 7,5 İstanbul büyüklüğünde tarım alanının kaybolacağı anlamına geliyor.
“KURAKLIKTAN OLUŞAN GÖÇ KRİZİ EN FAZLA KADIN VE ÇOCUKLARI ETKİLEDİ”
İklim değişikliği kurak bölgeleri daha da kuru hale getirerek bölge halkının yaşam koşullarını zorlaştırıyor. İklim krizi nedeniyle dünyamızın ortalama sıcaklığı sanayi öncesi döneme göre 1,1°C arttı. Sıcaklığın artması nedeniyle atmosferik istikrarın bozulduğu dünyamızın birçok yerinde başta kuraklık olmak üzere çeşitli krizler meydana gelmekte ve insanlar doğup büyüdüğü ve göç ettiği evlerini terk etmek zorunda kalmaktadır.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin çalışmasına göre; Kuraklık ve çölleşmenin yol açtığı göç krizinden en çok kadınlar ve çocuklar etkileniyor. Yapılan araştırmalarda kadınların çoğunlukla geride bırakıldığı gözlemlenmekte ve göç eden kadınların göç yollarında önemli tehlikelerle karşı karşıya kaldıkları bilinmektedir. Yine birebir çalışmalar, çölleşme sorununun ve buna bağlı göçün toplumsal cinsiyet ekseninde ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır.
“ÇÖZÜM YİNE DÜNYADAN GEÇİYOR”
Çölleşme ve kuraklıkla uğraşmak için tekrar karadan geçer. Kısa vadeli çıkarlar ve çıkarlar uğruna doğaya ve toprağa verilen zararın etkileri ekonomik kayıplara, yoksunluklara ve göçlere neden olmaktadır. Tahlil tekrar topraktan geçer. Bunun için arazi kullanım planlarının hazırlanması, kanunlardaki orman, mera ve verimli toprakların başka amaçlarla kullanılmasını kolaylaştıran kararların yürürlükten kaldırılması, erozyonla mücadele, sürdürülebilir tarım uygulamalarının teşvik edilmesi ve tahrip olan yerlerin eski haline getirilmesi yani eski haline getirilmesi gerekmektedir. , onarım işleri. Onarım çalışmaları, iklim değişikliği ile ilgili çabalar için de büyük değer taşıyor. 2030 yılına kadar Birleşmiş Milletler tarafından tahrip edilen toprakların yüzde 30’unda onarım çalışmalarının yapılması hedefleniyor. Gıda güvenliğinin sağlanması, iklim değişikliğine karşı dirençli olunması ve kuraklıktan daha az etkilenmesi için çölleşme ile birlikte çaba büyük önem taşıyor. Çölleşme ile uğraşmak, bugünün sorunlarını azaltmak ve geleceği kazanmaktır.”
